Ürün Bilgi Yönetim Sistemi

Teknoloji ve Mimari

MACH teknolojileri, her bileşenin takılabilir, ölçeklenebilir, değiştirilebilir olduğu ve gelişen iş gereksinimlerini karşılamak için çevik geliştirme yoluyla sürekli olarak iyileştirilebildiği, değiştirilebilir bir kurumsal teknoloji yığınını destekler.

Yoi Pim Yazılım Teknolojisi

MACH Teknolojileri ve MACH Temelleri

MACH teknolojileri, her bileşenin takılabilir, ölçeklenebilir, değiştirilebilir olduğu ve gelişen iş gereksinimlerini karşılamak için çevik geliştirme yoluyla sürekli olarak iyileştirilebildiği, değiştirilebilir bir kurumsal teknoloji yığınını destekler.

MACH (mikro hizmetler, API öncelikli, bulut tabanlı SaaS, başsız) modern kurumsal teknolojinin arkasındaki tasarım ilkeleridir. Kolayca entegre olacak şekilde tasarlanan bu teknolojiler, şirketlerin eski araçlarını çözmelerine ve onlardan kurtulmalarına yardımcı oluyor. MACH çözümleri, modüler tasarımıyla işletmelere bugün piyasadaki en iyi araçlar arasından seçim yapma özgürlüğü verir ve gelecekte teknoloji eklemeyi, değiştirmeyi veya kaldırmayı kolaylaştıran bir yapı sağlar.

Bu şekillendirilebilir ve değiştirilebilir mimari, kuruluşların esasen son büyük yeniden platform oluşturma çabalarıyla karşı karşıya oldukları ve bunun yerine ekosistemlerini günlük olarak parça parça sürekli olarak geliştirebilecekleri anlamına geliyor.

Microservices

Microservices (mikro hizmetler), yazılım geliştirme yaklaşımının bir parçasıdır ve büyük ve karmaşık uygulamaların daha küçük ve daha yönetilebilir parçalara bölünmesini amaçlar. Her bir parça, belirli bir işlevi gerçekleştiren ve kendi içinde bağımsız olarak çalışabilen bir hizmet olarak tasarlanır.

  1. Parçacıklara Bölünme: Microservices yaklaşımında, büyük bir uygulama birden fazla bağımsız hizmete ayrılır. Her hizmet, belirli bir işlevi veya özelliği gerçekleştirir. Bu, geliştirme sürecini daha modüler ve yönetilebilir hale getirir.
  2. Bağımsızlık: Her bir mikro hizmet, kendine ait bir kod tabanına, veritabanına ve gerektiğinde kullanıcı arabirimine sahiptir. Bu, hizmetlerin birbirine bağımlı olmamasını ve ayrı ayrı geliştirilip dağıtılabilmesini sağlar.
  3. Bağımsız Dağıtım ve Ölçeklendirme: Mikro hizmetler, ayrı ayrı dağıtılabilir ve ölçeklendirilebilir. Bu, sadece gerektiğinde ve sadece belirli hizmetleri ölçeklendirerek kaynakların daha etkin kullanılmasını sağlar.
  4. Teknoloji Çeşitliliği: Her bir mikro hizmet, ihtiyaçlarına en uygun teknolojileri kullanabilir. Bu, geliştiricilere daha fazla esneklik sağlar ve her hizmetin kendi gereksinimlerine en iyi uygun olan araçları seçmesine imkan tanır.
  5. Daha Hızlı Geliştirme ve Dağıtım: Mikro hizmetler, daha küçük ve daha odaklanmış bir kapsama sahip olduğundan, bu hizmetleri geliştirmek, test etmek ve dağıtmak daha hızlı olabilir. Bu da yeni özelliklerin daha hızlı bir şekilde kullanıma sunulmasını sağlar.
  6. Skalabilite ve Performans: Mikro hizmetler, her bir hizmetin ölçeklendirilmesine olanak tanır. Bu, sadece yüksek trafikli hizmetleri ölçeklendirerek performansın artırılmasını sağlar.
  7. Bakım Kolaylığı: Her hizmetin ayrı bir kod tabanına sahip olması, hataları izole etmeyi ve onarmayı kolaylaştırır. Bir hizmetin güncellenmesi veya onarılması, diğer hizmetleri etkilemez.
  8. Karmaşıklık Azaltma: Mikro hizmetler, büyük monolitik uygulamaların karmaşıklığını azaltmaya yardımcı olur. Her bir hizmet, belirli bir işlevi yerine getirdiği için daha anlaşılır ve yönetilebilir olabilir.

API-first

API-First yaklaşımı, yazılım geliştirme sürecinde API’ların (Application Programming Interface) öncelikli olarak tasarlanması ve geliştirilmesini vurgulayan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, özellikle mikro hizmetler mimarisi ve dağıtılmış sistemler gibi modern yazılım geliştirme uygulamalarında sıkça kullanılır. Özellikle farklı platformlar, hizmetler ve uygulamalar arasında veri paylaşımını sağlama, esnek ve ölçeklenebilir sistemler geliştirme ve işbirliği gerektiren projelerde tercih edilir.

  1. API Odaklı Tasarım: API-First yaklaşımında, yazılımın işlevselliği API’lar üzerinden tanımlanır ve tasarlanır. API’lar, uygulamanın temel bileşenleri olarak kabul edilir.
  2. API Belgelendirmesi: API’lar önce tasarlandığı ve belgelendirildiği için, geliştiriciler daha sonra bu belgelendirmeyi kullanarak API’ları anlamak ve entegre etmek için bilgi sahibi olabilirler.
  3. API Kontratları: API-First yaklaşımında, API’lar için belirli kontratlar oluşturulur. Bu kontratlar, API’nın hangi istekleri kabul ettiğini, hangi cevapları döndürdüğünü ve parametrelerin nasıl olması gerektiğini tanımlar.
  4. API Örnekleri ve Prototipler: API-First yaklaşımında, API’lar önce gerçek dünyadaki senaryolara uygun şekilde örneklenir ve prototipler oluşturulur. Bu, geliştiricilere API’nın nasıl çalıştığını daha iyi anlatır.
  5. API Testleri: API-First yaklaşımı, API’ların önceden tasarlandığı ve belgelendirildiği için, geliştiriciler bu belgelere dayalı olarak API testlerini daha erken aşamalarda gerçekleştirebilirler.
  6. Tasarımın Önceliği: API-First yaklaşımında, API’lar önce tasarlandığı için, uygulama tasarımının API’lar üzerinde odaklanması gerekliliği ortaya çıkar.
  7. Müşteri ve Sunucu Bağımsızlığı: API-First yaklaşımı, API’ların bağımsızlık ve esneklik sunmasına yardımcı olur. Müşteri (client) ve sunucu (server) tarafı bağımsız olarak geliştirilebilir.
  8. Dökümante Edilmiş İletişim: API-First yaklaşımında, API tasarımı ve yetenekleri önceden belirlendiği için, geliştirici ekipler arasında daha iyi iletişim sağlanabilir.
  9. Ekip İşbirliği: API-First yaklaşımı, geliştirme ekiplerinin daha iyi işbirliği yapmasını sağlar. API tasarımı önceden belirlendiği için, ekipler aynı hedefe yönelik çalışır.

Cloud-native (SAAS)

Cloud Native SaaS (Software as a Service), yazılımın bulut tabanlı bir hizmet olarak sunulduğu bir modeldir. Bu yaklaşım, yazılımın geleneksel olarak yerel sunucularda veya fiziksel altyapılarda çalıştırılması yerine, bulut hizmet sağlayıcılarının altyapısı üzerinde çalışmasını sağlar. Cloud Native SaaS, bulut teknolojilerini ve mikro hizmetler mimarisini kullanarak geliştirilen ve dağıtılan yazılımları tanımlar.

  1. Bulut Odaklı: Cloud Native SaaS, yazılımın tamamen bulut altyapısına dayalı olarak geliştirildiği ve dağıtıldığı bir modeldir. Kullanıcılar, internet üzerinden erişim sağlar ve yazılımı indirip kurma gibi adımlar gerekmez.
  2. Mikro Hizmetler Mimarisi: Cloud Native SaaS, mikro hizmetler mimarisini benimser. Bu, yazılımın küçük ve bağımsız hizmetlere ayrılması anlamına gelir. Her bir hizmet, belirli bir işlevi yerine getirir ve bağımsız olarak ölçeklendirilebilir.
  3. Ölçeklenebilirlik: Cloud Native SaaS, bulut altyapısının esnek ölçeklenebilirliğinden yararlanır. Hizmet talepleri arttıkça, altyapı otomatik olarak ölçeklendirilir ve gereksinimlere uyum sağlar.
  4. Otomasyon: Cloud Native SaaS, otomasyonu önemser. Dağıtım, güncelleme, ölçeklendirme ve diğer işlemler otomatikleştirilir, bu da iş süreçlerini hızlandırır ve insan hatalarını azaltır.
  5. Konteynerizasyon: Cloud Native SaaS, konteyner teknolojilerini (örneğin Docker) kullanarak hizmetleri izole eder. Bu, uygulamanın taşınabilirliğini artırır ve hızlı dağıtım sağlar.
  6. DevOps ve CI/CD: Cloud Native SaaS, sürekli entegrasyon (CI) ve sürekli dağıtım (CD) yaklaşımlarını benimser. Bu, yazılımın sürekli olarak güncellenmesini ve kullanıma sunulmasını sağlar.
  7. Kullanıcı Dostu Arayüzler: Cloud Native SaaS, kullanıcı dostu arayüzler üzerinden erişim sağlar. Kullanıcılar, internet tarayıcıları aracılığıyla hizmeti kullanabilir ve genellikle mobil cihazlarda da erişim sağlayabilirler.
  8. Güvenlik: Cloud Native SaaS sağlayıcıları, veri güvenliği ve kullanıcı mahremiyeti sağlamak için güvenlik önlemleri alır. Veri koruma ve şifreleme gibi güvenlik standartlarına önem verilir.
  9. Abonelik Modeli: Cloud Native SaaS genellikle abonelik tabanlı bir ücretlendirme modeline sahiptir. Kullanıcılar, belirli bir dönem için hizmeti kiralar ve genellikle kullanım miktarına göre ödeme yaparlar.
  10. Hızlı Dağıtım ve Güncelleme: Cloud Native SaaS, hızlı bir şekilde dağıtılabilir ve güncellenebilir. Bu, yazılımın hızlı bir şekilde yeni özellikler ve iyileştirmelerle güncellenmesini sağlar.

Headless

Headless mimari, özellikle yazılım geliştirmede kullanılan bir mimari yaklaşımıdır. Başsız (headless) mimaride, kullanıcı arayüzü (UI) ve veri tabanı ayrı ayrı işlev gören iki ayrı bileşene bölünmüştür. Bu, içerik veya verinin sunum katmanından bağımsız olarak yönetilmesini sağlar. Başsız mimari, özellikle farklı platformlarda içerik sunumu gerektiren projelerde, hızlı geliştirme, özelleştirme ve veri yönetimi gereksinimlerini karşılamak amacıyla tercih edilir.

  1. Arayüzden Bağımsızlık: Headless mimaride, içerik veya veri sunum katmanından (UI) bağımsızdır. Bu, içeriğin farklı platformlarda (web sitesi, mobil uygulama, akıllı cihazlar vb.) sunulabilmesini sağlar.
  2. API Odaklı: Headless mimaride, içeriğe erişim API’lar (Application Programming Interface) aracılığıyla sağlanır. Bu, içeriğin farklı cihazlara ve uygulamalara sunulmasını destekler.
  3. Esneklik ve Özelleştirme: Headless mimaride, içeriğin sunumu daha esnek hale gelir. Farklı platformlarda farklı tasarımlar ve işlevler sağlanabilir.
  4. Hızlı Geliştirme: Headless mimari, içerik ve sunumu ayrı olarak yönettiği için geliştirme sürecini hızlandırabilir. İçerik değişiklikleri, sunum katmanına müdahale etmeden yapılabilir.
  5. SEO Optimizasyonu: Başsız mimari, içeriğin SEO optimizasyonunu daha etkili bir şekilde yönetmeyi sağlar. İçerik yönetim sistemi (CMS) içeriğin SEO gereksinimlerine uygun şekilde düzenlenmesini sağlar.
  6. Çok Kanallı Dağıtım: İçerik, API’lar aracılığıyla farklı platformlarda (web, mobil, sosyal medya, IoT cihazları vb.) sunulabilir. Bu, içeriğin daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlar.
  7. Verimli İşbirliği: İçerik üreticileri ve geliştiriciler, içerik ve sunumu ayrı olarak yönettiği için daha verimli bir şekilde işbirliği yapabilir.
  8. Teknoloji Bağımsızlık: İçerik ve sunumun ayrı olduğu headless mimaride, farklı teknolojiler kullanarak sunum tasarımı yapılabilir. Bu, yeni teknolojilerin hızla benimsenmesini sağlar.
  9. Ölçeklenebilirlik: API odaklı yaklaşım, içeriğin ve sunumun ölçeklenebilir bir şekilde yönetilmesini sağlar. Farklı yük taleplerine yanıt verme yeteneği vardır.
  10. Güvenlik: API’lar aracılığıyla veri ve içeriğin erişimi kontrol edilebilir. Bu, güvenlik önlemlerinin daha etkili bir şekilde uygulanmasına yardımcı olabilir.